24 Nisan 2010 Cumartesi

23 nisan

bugün 23 nisan, neşe doluyor insan. hehe, şaka yaptım. bugün artık 24 nisan.

mutumu kaybettim, perişanım ben.
yaklaşık 35 saattir uykusuzum, bu bir. bu uykusuzluğun arasında bir yolculuk gizli, bu iki. kendi gereksizliğimi hissediyorum, bu da üç.
trenden iner inmez annemin koşturarak bana gelişi gözümün önünden gitmiyor. heyecanlıydı, özlemişti. bunlar, onun gözlerini dolduruyordu. heyecansızdım. özlememiştim. gülümsüyordum. annem dahi olsa haketmediğim bir şey sunuyordu önüme.
başkalaştım...

neyden bahsedeceğimi bilmiyorum. bir sıkıntının içindeyim. mutsuzum. yabancıyım. sanırım hepsi uykusuzluğumun sonucu. başım ağrıyor gibi. uyuma fikri mantıklı olduğu kadar saçma da.

en rahat olduğum ortamlarda, karşımdaki insanlarla yaşadığım bariz bir fikir ayrılığı öyle rahatsız ediyor ki. bunu ne zaman düşünsem babam kurtarıyor beni. evet, ona çok kızıyorum. evet, ondan nefret ettiğim zamanlar çok sık kendini tekrar ediyor. evet, onunla aramızda bir mesafe var. ama bir taraftan da hakkını yiyorum onun. kötülükler, iyileri unutmak için var olmuş gibi.
sadece babamın kızı olmalıydım diye düşünüyorum zaman zaman. annem olmamalıydı aramızda. çünkü ikisi birbirine ait olmayan insanlar. genel olarak annemin yanında bir yerde duruyorum ama eğer annemi tanımıyor olsaydım, ben çok başka birisi olurdum. babamın kızı olurdum.
bazen odamın kapısını açtığında kafasını sallıyor olur. bazen böğürür. bazen sakince "naptın kızım" der. dinlediğim müziğe göre kapıyı açış şekli de değişir. bunu yapıyor olması, onu sevmemi sağlıyor. "kıs şunun sesini biraz" diye gelen her insandan daha sevimli oluyor çünkü. ne dinlediğim hakkında bir fikri olmasa bile, beni bununla yargılamıyor. onun gençken neler yaptığı hakkında en ufak bir fikrim yok. ne yapmaktan hoşlandığını, neler dinlediğini, kimleri sevdiğini... hiçbirisini bilmiyorum. isterdim ki pink floyd aşığı bir babam olsun. ama buna karşılık şüpheye düşmem, "yok" demekten daha iyi bir derece. en sevdiği gruptu belki de. sadece bilmiyor oluşum değil şüpheye düşüren. bazen gözlemlediğim o umursamaz tavırları... kırdığı kalpler için kendisini daha çok kırdığını gördüğüm zamanlar... din konusundaki umursamazlığı... öncesinde anneme anlattığım bir şeyi sonrasında ona anlattığımda aldığım tepkiler arasındaki uyuşmazlık... "babana söyleme" aslında sadece babama söylemek istediğim şeyler var, annemin ne kadar tepkili yaklaşacağını bildiğim şeyler. yine de her zaman kestiremiyorum babamın tepkilerini.
mesela eve birkaç bira alıp geldiğim zamanlar; annem, "ah, o nerden çıktı" derken; babam, bir gülümsemeyle bakıyor elimdeki torbaya. yeni bir fikirle karşılarına geçtiğim vakit mesela. annem karşı çıkmaya ne kadar odaklıysa babam da destek olmaya o kadar odaklıdır. bazen onun anarşist olduğunu düşünüyorum. şunca zaman beraber haberleri izlemişizdir, tek bir kelime duymadım ağzından. fikirlerini (bana ters gelen fikirlerini) belirten insanlara da verdiği bir "yeaa" tepkisi var onun. bir umursamazlık gibi. ama bulunduğu konumdan memnuniyetini gösteren bir umursamazlık gibi. sülalecek böyle bir atatürkçü düşünceye hakimler aslında. annem de onlardan birisi. ne zaman bir tartışma açılsa bu konuda, aradan sıvışmasını izlemek o kadar zevkli ki babamın. bu çoğunluğun içinde kendini azınlık hissetmesinden belki bu davranışı. ya da sadece ben böyle olsun istediğimden parçaları yanlış birleştiriyorum. elimden tutup bir deep purple konserine götürmesini isterdim çünkü. biraları alıp, beraberce eşlik etmeyi isterdim. çünkü ne zaman onun gözlerine baksam böyle bir şeyi istediğini görüyorum. ne zaman yakınlaşsak, her an itiraf etmek istediği bir şeyler var gibi. hiç mi hiç ağzını açmıyor ama. üzülüyorum. benim gözümü kapayıp "olur" diyeceğimin farkında değil çünkü. ya da sadece hayalini kuruyorum. bilmiyorum. kafamı çok karıştırıyor. eğer yaşayabileceğimiz bir şeyler varsa ve biz bunları yaşamıyorsak diye endişeleniyorum. yaşamıyorsak yazık oluyor...

işte tüm bu düşüncelerim, beni, bu fikir ayrılığını düşünmekten öteye götürüyor. hayali güzel. bütün hayaller güzel ancak gerçek olma olasılığının artması mutluluk katsayısını da çoğaltıyor. sanırım artık biraz mutum var.

1 yorum:

  1. kapının açılış şeklinin dinlediğin müziğe göre değişişi :)

    YanıtlaSil