13 Eylül 2012 Perşembe

- içmek, içmek ve içmek istiyorum. kusmak istemiyorum. en azından hatırlamak istemiyorum.

- doğumgünü memnuniyetsizliğinin adı batsın. o kadar uzun isim verilir mi o hisse. zaten hiçbir zaman istediğin gibi geçmeyecek bir gün, üzerine bir de şapşal şapşal gülümsüyorsun ya, sanki her şey istediğin gibiymiş gibi, kafada dönen "ne üzülecem lan, en azından içecek param var", kendini kandırmalar falan... hastayım senin o hallerine. hele "dünden ne farkı var allaşkına" triplerin... için içini yiyor ağzın kulaklarına yol alır gibi yaparken. başkası bilmiyorsa da ben biliyorum, ne gereği var ben bildikten sonra?

- beynimizin %10'unu kullanıyoruz söylentisi bugün kanıtlansa çok sevinirim. düşünsene bi de hepsini birden kullandığımızı? bu aptallığı taşıyamazdım. en azından kalan %90'a güvenebiliyorsun böyle olursa. buradaki beyin neyi ifade ediyor, bunu anlamayanlarımızdan çok var buralarda. sen anladın, aferin.

- he lan, 23 olucam yarın öbür gün. gerginim. gürgenim benim.

- bir şeye karar veriyorum tamam mı, bu böyle olacak diyorum ve başlıyorum düşünmeye. ben kararı devreye sokacak zamana gelene kadar her şey bitiyor. kafada bitince her yerde bitiyor. o öyle oldu. onu öyle yaptım. sonuçlarını aldım. ve bitti. kafada kurmak çok kolay. neden o zamanı bekleyeyim? bu yüzden çok yoğunum. dolu bir geçmişim, boş bir geleceğim var. astronotum. ressamım. tesisatçıyım. menejerim. yazarım. newton'ın sarkacıyım. amerika'yım olm ben! daha ne olabilirim, sıkıldım artık. gelecek boş gelecek o yüzden.

- he lan, yirmi üç. yazıyla.

- inançlı insanlara acayip özenir oldum şu sıra. mantığın kabul etmiyor ama onu bile inandığın şeyin bir parçası sayıyorsun. acayip bi güç olmalı oralarda. benim mantığım perdeyi de kabul etmiyor işin kötüsü. perdeye inanmıyorsunuz inşallah?

- 23. sayıyla mı verdin ya rab? rab dediğin kornişin bi parçası. yukarı bakınca acayip inançlı görünüyorsun, öyle deme. 23 dediğinde kimse inançlı görmüyor yoksa. görmese belki daha iyi, görüyor pipetler. sen onlara allah'ın sevgili bi kulusun her zaman. inanç totalden geliyormuş gibi davranıyor pis içi temizler. daha annem olsa şurada, "şeytana uyma" derdi. şeytanın kornişte yeri bile yok. kornişliğinin sadece %10'unu kullanabiliyor o, o da rab. geri kalanı perdeyi taşıyor. bakma sen yine de konuştuğuma. benim inanmam için bilmem gerekiyor. şayet bu hissimi benden alacak olsalar hemen şimdi kurtulmak isterdim. kurtulur ve secde ederdim.

- hayatta cidden tek isteğim yemyeşil bir yerde perende ata ata gezmek sanıyorum. bu yüzden denemeye bile kalkışmayacağım. kolumu kırarım. eminim. sonra istek de kalmayacak hem. bak yine kurdum kafada ve istek kalmadı. kol iki yerinden kırık, alçıda şu an. ama yok işte, bu istek başka, kafada kurmakla giderilmiyor.

- küçükken kendi kendime süpermencilik oynardım. hayır, pelerinsizce. arkadaşlarımı korkutmalarına izin verirdim gece vakti. zaten onlar da korkmak istedikleri için dinlerlerdi o hikayeleri. neyse, bi abla anlatırdı saçma sapan şeyler ve korkarlardı. eve gitme vakti geldiğinde hepsini evlerine götürürdüm. birisi bizim apartmanda bi üst katta oturuyordu. bi kat merdiveni yalnız çıkamayacak kadar korktuğu için onu da evine bırakır öyle gelirdim eve. bi gün ne yaptığına anlam veremediğimiz bi adam sokakta dolaşmaya başladı, bize bi zarar getireceğini ben de anlayabilmiştim. 11 o zamanlar için geç bi saatti. köşe başında oturup konuşurduk her gece. işte yine o gecelerden birisi. korktuklarını söylediler. ben de korkuyordum, korkmuyor değildim ama üzerine gitmeyi seviyordum, bundan haz duyuyordum. neyse. korktuğumuzu belli edince adamın duyduğu hazzı da tahmin edebiliyordum. birden ayağa kalktım ve "köşeye ilk varan kazanır" dedim. ben ayağa kalkarken kalkıyordu zaten onlar da ayrılmak istemediklerinden dolayı. önümden koşmalarına izin vermiştim. bi süre başka bi sokakta oyalanıp döndük. adam artık yoktu. koşarken duyduğum "kurtardın kızım bizi" lafı nedense aklımda önemli bir yerde duruyor o günden beri. sanırım gerçekten kurtarmıştım, unutmama sebebim bu olabilir. korktuğunda aklını unutmamalısın. aklımı aldın diyorsun ama kimse senin aklını almıyor, emin ol. akıllı olduğuna inandıracak kadar güzel çalışıyor o sırada. 23 de büyük bir yaştı tabii o zamanlar.

- kestane gürgen palamut şarkısı çok hüzünlü gelirdi. nasıl heyecanla okunduğuna anlam veremezdim. şimdi de farklı değil. üç koca yalnız; kestane, gürgen ve palamut. altı yaprak, üstü bulut olsa ne olur.

- the man from earth'ten bir soru var bir de aklımda. "could you love me?" bu soruyu sorabileceğin yer sınırlıdır. diyeceksin ki filmdeki diğer soruları sık sorabiliyor musun sanki, ama bu başka. buna da ne diyeceğini biliyorum. neyse, başka bir şey konuşsak daha iyi galiba.

- 24 yaşımda bir trafik kazasında ölecektim. sonumu böyle yazmıştı hayali ve bir hayli fazla olan bir arkadaş. trafik kazasında ölebilecek son insanlardandım o zamanlar. şimdi yaş 23 olacakken, evet, trafik kazasında ölebilirim. benim bu kayıplarımı pek kimse anlamayacak. dikkatini kaybediyorsun, becerini kaybediyorsun. süpermenliğini bile kaybediyorsun. bunlar senin elinde derdim hep kendime. o yüzden acıtıyor beni. ama dur, daha marduk gelecek.

- bu gece üşümeyeceğim, söz. şimdi ayaklarım üşüyor ama uyurken önlemimi alacağım. söz.

- yakınmak genlerimizde var?

- 23 şu renkte bir yaş bana kalırsa: link
ben onu mora boyayayım izninle. sabahın 5'inde, evet.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder