30 Temmuz 2011 Cumartesi

camdan bir çerçevenin içinde şeffaflığını koruyamayan su yine durgundu. küçük evin içini dolaşmaktan sersemleyen sinek rahatlığı oda sıcaklığındaki suda bulmuştu. camdan çerçeveye dokunarak eşlik ediyordu görüntüye belirsiz toz parçalarıyla birlikte. içeri giren güneş ışığı bu koca bardak için bulunuyordu odanın içinde. sersem sinek halinden memnun gözüküyordu. dili hiç anlatamamıştı ki memnunluğunu. duvarlara çarpa çarpa gezmek bir yana, suya uzanıp güneşlenmek ayrı bir yana. memnundu o da halinden. parkeler temizlenmiş olmanın hafifliğiyle seriliyordu yere. temizlendikten sonra giyecek temiz giysileri de vardı, giymişti üzerine. kırmızı halının bir köşesi, diğer bütün metrekareleri kıskandırıyordu. yürüyebilseydi eminim o bardağı devirip geçecekti ve o güneşin kapladığı ufak alana kendisini sığdırmaya çalışacaktı. ama öyle ya, güneşin hizmet ettiği yer halının sadece bir köşesi kadardı. vazgeçen sinek sürüyordu bütün keyfi, nerede olduğunu bilmeksizin. burnumdan süzülen duman huzurluydu, kaplayacak çok yeri vardı. tercihen o güneşli küçük alana yayılıyordu ışıksızlıktan kırılarak. duvarlar geri adım atıyordu daha büyük bir çerçeve olmak hayaliyle. sonuçta o bir çerçeveydi, kalkıp bardak olmayı hayal edemezdi. yapabileceği daha iyi bir şey varsa, bu da daha geniş bir çerçeve olmaktı. sanırım tam zamanıydı. bardak olmasa, su öyle duramayacaktı. parkeler olmasa, halı. duvarlar olmasa ben öyle duramayacaktım. eğer bir çerçeve olmasa güneş de duramayacaktı hizmet ettiği yerde. neyse ki yağmur damlaları yere vurmaya başladı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder