11 Ocak 2011 Salı

yağmurlu bir günden

ilk yağmur değil bu, son da olmayacak takvime bakarsak. güneş birkaç gündür saklıyor kendini. ne ilk yağmur heyecanı var bugün, ne biraz güneş ümidi. koyu bulutlar hızla kayıp gidiyorlar dağıla dağıla. üzerine binmek istediğimiz bembeyaz bulutlardan bir parça bile gözükmüyor. gözlerim ufacık bir mutluluk arıyor. beyaz bulutlarda ısrar etmesine ses etmiyorum. normal bir zaman değil. normal bir zaman olsa, önümde duran pek çok şeye baktığımda bu mutluluğu sağlardım. ses etmiyorum, çünkü önümdekilere baktığımda onları eskitiyorum. gülümsetmiyor, neşelendirmiyor... eskitmekten korkuyorum, çünkü bir taraftan mutluluk kaynaklarımı tüketmiş oluyorum. işin aslı, beyaz bulutları beklerken kendimi eskitiyorum. eskidikçe mutlu olmak zorlaşıyor. henüz bahanem var, "eşyalar eskiyor"...

her şeyin kötü gittiği zamanlarda bu karanlık hava nasıl da kendimi iyi hissetmemi sağlıyordu.. birilerinin mutluluklarını kıskanıyordum. gülüşünü sevdiğim insanlar hep gülsün istiyordum ama ben öyle diplerdeyken bunun hiçbir anlamı olmuyordu. haliyle biraz anlasınlar istiyordum. kıskanmak değildi halbuki, "ben de mutlu olacağım" hırsıydı. mutlu olma konusunda hırs yapılamayacağını bildiğim ve hırsımda ısrar ettiğim için ona kıskançlık diyordum. bugüne kadar beni tanımlamak isteyen kimse de hırslı olduğumdan bahsetmemiştir. çünkü benim hırslarım böyle saçma şeyler için. dişlerimi sıkıp binlerce kez aynı şeyi söylediğimi kimse duymadı çünkü. ciddi bir görüntünün altında pek çok durum olabilir. benimkisi genelde hırstı işte. ya "neden" diye soruyordum ya da "ben de ..." diyordum, "...acağım" diyordum.

psikoloji hemen değişiyor. uyku hali üzerime biniyor. gereksiz bir can sıkıntısı... beyaz bir bulut olsun belirmiyor. gökyüzü mü eskiyor?

1 yorum: