27 Haziran 2010 Pazar

hassasiyet

"bilgisayar başında fazla oturma."

duyduğum bu söz ne sorumluluklarımı aksatmamdan ne de keyiften. bilgisayar burada değişken, yerine herhangi elektrikli bir alet getirilebilir. kişinin bunu söyleme sebebi elektriğin insan üzerindeki etkisinden kaynaklı. enerjiyi negatifleştirdiği inancı olabilir, vücudun harekete ihtiyacı olduğunu hatırlatma amaçlı olabilir... bir şekilde duyuyorum işte. çünkü birazdan "canım sıkıldı" diyeceğim. çünkü birazdan derin derin içimi çekeceğim. bir tedbir sadece.

bilgisayarı işi haline gelen ne kadar çok insan var oysa bugünlerde. işteki tüm zamanını bir ekran karşısında -hem de kapalı bir odada- geçiren ve eve adımını atar atmaz kasanın düğmesine dokunmak ilk işi olan pek çok insan... elbette bıkmalarını, usanmalarını beklemiyorum ancak neden elektrik onları, beni etkilediği gibi etkilemiyor? neden benim daha fazla temiz hava tüketmem gerekiyor? -bu taraftan bakınca güzel bir şey aslında. dumanaltı olmuş dört duvarın içinde kendilerini rahat sanıyorlar. bense o sırada bir ağacın üşenmeden ürettiği oksijeni soluyor oluyorum. belki iki ağacın, belki üç... peki ya neden övünemiyorum?-

kolumdaki bileklik... klipsi temas ettiği yeri kızartıyor, kaşındırıyor... bileğimde artık bir alerji görünümü var.

dayanılmaz sıcaklar... hepimiz bir şekilde dayanıyoruz aslında da dayanılmaz olan soğuk olsaydı, sıcaktan daha dayanılır olurdu mesela benim için.

ve kırılganlıklar... elektrik fazlalığına dayanamadığım gibi. hassas cildim gibi. sevmediğim sıcaklar gibi.


bir şekilde, yaşamayı öğrenip gelmeliymişim dünyaya.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder