24 Mayıs 2010 Pazartesi

kese kağıdı

hani benim kese kağıdım? üzerinde yan yana iki delik bulunan, içi bomboş, kağıt kokulu kese kağıdım.. başımı sokabileceğim bir bark gibi. delikler gözlerimde, pencere niyetine. ışığa da gerek kalmayınca görmek istemiyor gözlerim. neyse ki hareket edilecek yeri var bu barkın. 180 derece çeviriveriyorsun, ışık saçlarına ulaşıyor sadece. saçlarının umrunda mı? saçlarının bunu umursayacak olması ya da, senin umrunda mı?

görmüyorum ya, görünmez olduğumu da sanıyorum bir taraftan. oysa insanlar görüyor, görmek istemediğimi en açık haliyle görüyorlar. gördüklerini de görmek istemiyorum ki. kağıt kokusu mideme tuhaf bir his veriyor. aç olduğumun ayrımını yaptırmıyor, iyi de oluyor. çünkü barkım, en tepe noktamdan başlayıp omuz hizamda sona eriyor. yemek yemek çok zor.. bir yaşam ihtiyacı için o kese kağıdını 10 dakikalığına da olsa çıkarmak çok zor.

neden bu kadar önemli bu kese kağıdı? çünkü ışığı özleyeceğim bir ara. çünkü özlenen bir şeye kavuşmak, her zaman var olan bir şeyden daha mutlu ediyor. ifadeler... şu an sıkıntılı oluşumun sebebiyse çok daha saçma. ışık var, ben görmek istemiyorum. insanlar gülümsüyor, kaşlarını çatıyor, mimiklerini kullanıyor anlatmak için. sanki zorla geçirilmiş bu kese kağıdı kafama. özlüyor değilim. özlemek istiyorum ama özleyememekten de korkuyorum içten içe.

bu kadar mutluluğun fazla geleceğini biliyordum. her şeyin istediğim gibi gitmesine zaten hiç alışık değilim. ille bozacağım bir yerden...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder