insanın sormak istemediği bir şeyi merak etmesi, cevabını öğrenmek istemesi, sormadan da cevap alamayacağını bilmesi.. cevabını merak ettiğim soru, tarafımca kurulduğu an, biliyorum ki "ben" olana aykırı bir davranış olacak. çünkü uzun zaman önce, böyle bir soru sormanın hem gereksiz olduğuna hem de olacak olan olaylara etki ettiğine, onları değiştirdiğine karar vermiştim. o andan itibaren bu tür sorular sormayacaktım da.
çok sevdiği bir erkeğe defalarca sorduğu "beni seviyor musun?" sorusunun çeşit çeşit cevaplarıyla yetinmeyen bir kız. ona asla benzemeyecektim. yanımda olan erkeğin beni seviyor olduğunu bilecektim. en azından kendimi kandıracaktım ama bu soruyu yine de sormayacaktım. eğer beni bu soruyu cevaplamak zorunda bırakacak birisi olursa, ondan uzaklaşacaktım. çünkü isteğim bu değildi ve benimle aynı şekilde düşünen erkeklerin de var olduğunu görüyorudum. en azından bir tanesini tanıyordum. onu tanımam umut vermişti bana. yoksa şu an birilerine "beni seviyor musun?" diye soruyor olabilirdim. aynı gün, kime ne hissediyorsam, bunu dile getirmem gerektiğine de karar vermiştim. bazen bu kararı unutsam da unutmadığım zamanlarda daima arkasında duruyorum. unuttuğum zamanlarda zaten düşünmeye gücüm kalmamış oluyor. korktuğumdan ya da çekindiğimden değil, unutmak işime geldiğinden değil. yine o sıralar, mutluluğumu düşünüyordum. aşıktım. aşık olduğum kişi bir başkasıyla beraberdi. aşıktı diyemiyorum, çünkü onun da hayalinde "beni seviyor musun?" sorusunu duymamak vardı. ancak kız öyle değildi. ama o yine de çok seviyordu o kızı. o an düşünüyordum işte. onu sevdiğimi ona söylemek istiyordum. beni sevebileceğini düşünüyordum. eğer söyleseydim ve beni sevseydi diye diğer kızı düşünüyordum. evet, ben mutlu olacaktım. olacaktım ama mutlu olurken başkalarını mutsuz ediyor olacaktım. burada tıkanmıştım. o an için uygun bir zamanın geleceğini düşündüm. söylememeyi çoktan çıkarmıştım seçeneklerden. kimseyi mutsuzluğa sürüklemeyeceğim bir an söyleyecektim. ben, o an epey uzaktadır diye düşünürken, fırsat çok kolay geçmişti elime. sonunda kimse mutlu değildiyse de kimse de mutsuz olmamıştı. asıl öğrendiklerim reddedilirkendi. kesin bir yargı yoktu ama olumsuz kelimelerden oluşuyordu cümleler. o an kırılmadığımı fark etmiştim. ancak bir yargı olmayınca ben hala olabileceğini düşünüyordum. belirsizlikti içinde bulunduğum durum ve birkaç gün sonra bana güzelce izah etmişti sebebini. daha çok seviyordum artık onu. reddedişi bile kendisinceydi. zamanla hayallerimi bıraktım, sadece sevmeye devam ettim. işte o süre boyunca çok şeyi düşündüm. her soruyu sormayacağıma, cevap verirken akıllı davranacağıma, bu şekilde karar vermiş olan insanların varlığını düşünüp bazı şeyleri de sorulmadan söyleyeceğime karar vermiştim. kararlar "ben" için güzeldi. uygulanabilinirdi. çünkü sonucunda "olmaz" derken bile birilerini kendinize hayran bırakabiliyordunuz. güzel bir şey bu. ancak bazı zamanlar geliyor ki sorulmamasının gerektiğini düşündüğüm sorular bir bir çıkıyor aklımın yüzeyine. sorulduğu an "sık boğaz" ediyor olabilecekler. sorulmadıkları an ise karşı tarafa eminim daha güzel şeyler hissettirecekler. en kötü ihtimal "herhalde vazgeçti" diyecektir. eğer farkında olursa, onu sıkmadığınız anlar için gerçekten mutlu olabilir. bazen de öyle bir şey oluyor ki, öyle bir merak sarıyor ki içimi. o merağın geçmesi için gözlerimi kapayıp başka şeyler düşünmeye çalışıyorum. yapmam gereken soru sormak değil çünkü. sadece sabırla beklemek. çünkü sonuç, bir tek böyle olduğunda en güzel hale geliyor. soruları kendime yöneltiyorum: ne düşünüyor? tabii ki cevapsız kalıyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
çok ayrıntı var ve çok özel yanı okuduğun okul gibi....
YanıtlaSil