sonunda eskişehir'e sorunsuz bir şekilde gelebildim. yarım saat rötarı sorundan saymıyorum bile. dönüşümü düşünüyorum kara kara.
soğuk memleketim burası. nasıl oluyorsa oluyor ama, insanları bir türlü soğumuyor sokaklarında. gece uykuyu bile bölebilecek bir soğuk. evet, uyuyamadım. biraz da yatak fazla rahat geldi, battaniye fazla güzel.. rüyalarımı anlatmama gerek yok, hep aynı.
pc'm bozulmuş. sanırım ekran kartı yanmış. şimdiyse başka bir klavyeyi tuşluyorum, başka bir monitöre dikiyorum gözlerimi. ihanet gibi. ama uyandırdığı his, bana yapılan bir ihanet gibi. hayatımda çok değer verdiğim eşyalarımdan, "benim" diyebildiğim sürece. benden başkasına sorunlar çıkaracağını bildiğim için "benim" demek o da. kendisini sabırla kullanmamı bekleyendi o. sabırsızlık, en sevmediği şey.. "ya hepimiz, ya hepimiz" diyen bir monitör. yani şey, ya hepimizi kapa, ya hepimizi açık tut. bu demek istediği. her şey kapalı, o açıksa çıkardığı cızırtı.. mızmızlanması onun. diyorum ya, değerliydi.
ve evde yapacak bir şeyler aradım. vakit, ben sıkılmadan geçsin istedim. biraz pc'ye baktım, ne çok işe yaradığını düşündüm. sonra yatağıma oturdum, artık başkasının sahiplendiği yatağıma. mantar panolara baktım, hala bomboşlardı. en kullanamadığım şeylerdi sanırım. iki tane yan yana asılmış.. duvarların maviliğine baktım sonra. bir taraftan seviyordum o tonu, bir taraftan itici buluyordum. artık görmek zorunda olmadığım için önemsemeden düşündüm mavi'yi. kitaplığıma yanaştım, geri dönüşüme gidecek birkaç ders kitabı ayırdım. sonra ben sıkıldım. zaman ağırlaştı. belli belirsiz adımlar atmaya başladım odada, sonra kapıdaydım. oturma odasında babam tv izliyordu. ondan başkası da yoktu evde. onunla beraber tv izlemek yapacağım en son şeylerden birisidir, kumanda ondaysa. o zaten tv ile aynı ortamdaysa kumandanın da babasıdır. o yüzden o tarafa geçmedim. biraz buz dolabına bakındım, biraz erzak dolabına, sonra eski kıyafetleri eşeledim biraz. bir memnuniyetsizlik vardı üzerimde. nedenini çözemedim. sanırım; yıllardır bildiğim şeylerdi gördüklerim ve hepsiyle paylaştığım şeyler olmuştu, bundan duyduğum histi bu. kötü şeyleri hatırlamaya daha da müsaittim, uzaklaştım. bir şeyler karaladım. yorgunluğumu hissedince yattım. erkendi.
hala pc'yi düşünüyorum. interneti kullanmayı unutmuşum, zaman geçiremiyorum. belki çok da meraklı olmadığımdan bu ara. film izlemenin keyfini unuttum. dahası internet elimin altındayken film indirebileceğim aklıma bile gelmiyor. "aa film indirebiliyorduk dimi" diye düşündüğüm anlarım oluyor. sonunda üşengeçliğim ağır basıyor tabii ama bunları hissetmek gerçekten kötü. "bu kadar bağımlı mıymışım?" dediğim oluyor, "nasıl ya, nasıl unutabilirim?" dediğim oluyor. ama bu düşüncelerin hiçbirisi içimi rahatlatmıyor. belki biraz, yeniden keşfedebileceğimi düşünmek.. onu da düşünmemeyi tercih ediyorum, üşengeçlik.
üşenmek, üşengeç falan. ne güzel kelimeler aslında. durumla iç içeler. üşenmeyi başka bir kelimeyle dile getirselerdi sanırım bu kadar üşengeç olmazdım. ya da üşendiğimi bu kadar dile getirmezdim. bunu fark ettim. üşengeçlik.. insanı bal gibi üşengeç olmaya teşvik ediyor işte.
bu kadar üşenmek, bilmem ne diyince üşenmeyeceğimi mi sandın? devam edemem daha.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder