şayet her şeyin teorisi diye bir teori var olacaksa sonsuzluğu kapsayacağına şüphem yok.
bu ani girişi yaptıktan sonra devam etmemin bence hiçbir sakıncası yok. aşağıda öküzce yazdığım satırları bile unutturur yani şu giriş.
sonsuzluk nedir? sonsuzluk nereden baktığına göre değişkenlik gösterecek tanımlara sahip bir kelimedir. bu bir kere cebimizde, sonsuzluk göreli bir kavramdır. uzunluk olabilir, zaman olabilir, vs. vs. kısaca boyutlara özgü bir kavram diyebiliriz. ve bu görelilik teorisi, iş maddenin küçük parçalarına geldiğinde sökmüyor biliyoruz ki. ama her şeyin teorisi diye bir teori var olacaksa, bu teori görelilik dahil her ama her şeyi kapsar durumda olmalı. -'kapsar' doğru kelime olmayabilir.- yani şu gün şartlarıyla gözlemlenmesi imkansız olan parçacıklar günü geldiğinde bir gezegen büyüklüğünde belki, gözlemlenebilir şeyler olmalı diye düşünüyorum. ve bence burada yapılan ilk hata, parçacığın da parçağına kadar inmekte. günümüz şartlarıyla gözlemlenemeyecek küçüklükte şeylerden bahsederken fikir yürütmek anca kişinin hayal gücüne bağlıdır. sonuçta her şeyi kapsayan bir şeyden bahsedeceksek geneli yeterince gözlemlemeden detaya inmeye çalışmak, detayda ne olduğunu bulmaya çalışmak saçmalık bana kalırsa. ha bitirdim bütün bilimadamlarının kariyerini şu anda. 70 milyon da beni okuyor. (70 milyon insanın her birinin bir ağzı ve iki kulağı olduğunu düşünürsek mars'taki oturan adam figürüne kadar ulaşabiliriz bence. mars'ta su var mı sahi? buldular mı, bulamadılar mı, bi karar verin lan. bak ben ne güzel oturduğum yerden diyorum ki yaptığınız saçmalık. zor mu yani bu kadar, yapmayın etmeyin.) mesela bir yemek masası, üzerinde tabağı-çanağı, sürahisi, ne bileyim bol ekşili salatasına kadar her şeyi mevcut. (napayım benim hayal gücü anca böyle, eşyayla. çok zorlarsam da hayvana bitkiye geçebiliyorum, idare et.) sen bu masa için bir şey söyleyecek olsan gidip de masa örtüsünün altındaki ahşap yüzeyin enteresan şekli için mi bir şeyler söylersin? ya da ne bileyim, masa örtüsünün dokunduğu ipin ne cins olduğundan mı bahsedersin? yani böyle yapsan ben seni dinlemem, açık açık söylüyorum. o yüzden böyle bir parçacığın peşine düşüp de "oo hadi iyiyiz, sonunda öyle bi teori bulucaz ki her şeyi açıklayacak" falan, beni böyle ikna edemezler. galaksi benim etrafımda dönüyor, sen ne diyorsun.
henüz görelilik esasken atom vardı. proton, elektron derken bunlar hızını alamadılar bir türlü, çoğaldılar da çoğaldılar. şu an başlarda atom dediğimiz o şeye sicim deniyor bildiğim kadarıyla. 10^-20 mm'den bahsediyorlar. yine bana kalırsa, milimetre hesabında olmaları da şaşırtıcı. mesela bir karınca benim serçe parmağımı bile barındıramayacağım kadar küçük bir alanda her türlü aktivitesini yapabilir. ama adamlar tutturmuş bi kere, gözlemleyecez allah gözlemleyecez. yani göremeyeceğin kadar küçük bir şeyi görmeye çalışıyorsan şişe dibi gözlükler tek seçeneğin olmamalı. bu sicimlerin varlığı dalgalar yoluyla kanıtlanabiliyor ve yaydıkları titreşimler sonucu maddeyi oluşturdukları öne sürülüyor. demem o ki, sen masadaki çatala da baksan, masa örtüsünün ipine de baksan, yüzeyin enteresan şekline de baksan, senin gördüğün sicimler. ve buraya girişimizi tekrar hatırlatıyorum, "her şeyin teorisi".
peki böyle bir teorinin sonsuzluğu kapsaması ne demek, oraya gelelim. aslında bahsettiğim sadece bir tane sonsuzluk değil, sonsuz sonsuzluk. bahsi geçen 11 boyutta da sonsuzluk. matruşka güzel bir örnek mesela. en küçüğünün içine sicime varacak boyutlarda kim bilir kaç tane daha sığdırılabilir. aynı şekilde, en büyüğünün üzerine geçecek, sonunda devasa boyutlara ulaşacak bir matruşka yapılabilir. peki ya en büyük matruşkanın dışında ne olacak? hadi diyelim ki sicimi gözlemledik, sonrası ne olacak? ve bu devasa matruşka, pek çok devasa matruşkayı barındıran artık devden de öte bir matruşkanın içinde sicim kadar kalacaksa? görelilik hükmünü sürmeye devam edecek bu durumda. evren giderek genişliyorsa evrenin dışında bizi bekleyen bir şeyler olmalı. şayet evrenin genişleme sebebi başka bir evrenden evrenimize sızan yerçekimi kuvvetiyse, valla ne yalan söyleyeyim ben bile buna oturduğum yerden bir şey diyemiyorum. erke dönergecinin yerçekimi kuvveti üretenini yapmışlar herhalde o evrende. ama işte kim yapmış? gidip görmeden zor bu işler. belgrad'a gidip tesla babanın mezarını bi ziyaret etmek farz oldu artık.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder