gözlerin olsa ama görmesen. kulakların olsa ama işitmesen. ellerin olsa ama hissetmesen. varlığı yokluğu bir olmaz mıydı o zaman? hatta varlığı yokluğundan da kötü olmaz mıydı o zaman? bir sevdiğin olsa ama görmese, işitmese, hissetmese...
bazı zor zamanlar sığınmak içindir. sağlam bir sığınak bulduysan sağanak ne kadar sürerse sürsün, ıslanmayacaksın ki. ama oldu ki sığınak sana kapılarını açmadı. orada en ince detayına kadar bildiğin bir sığınak, sense sağanak yağışın altında eziş büzüş; yine de sığınmaya çalışıyorsun bir umut. düşün şimdi, orada bir sığınak olmasa mı daha iyi hissedecektin kendini, yoksa böylesi daha mı iyi?
umut olunca şans ikiye bölünür. umudun olmadığı yer daha somut değil midir? sığınacak bir duvarın yoksa gözlerini yağmura dikip cesaret toplamaktan başka çaren yoktur. korkun bitince sığınmak bir tercih olacak sadece. koşa koşa gitmeyeceksin sığınağa. ıslanmak seni artık acıtmıyor olacak. sığınağın haline acıyacaksın hatta, birilerini korurken kendisinin nasıl da ıslandığına acıyacaksın. paylaşmak için olacak sonra o zor zamanlar. sığınak halinden memnunsa kusura bakma ama seni hiç mi hiç anlamayacak. "burada sıcacık oturmak varken bu deli yağmurun orta yerinde ıslanmayı tercih ediyor" olacak. bir daha soruyorum, orada bir sığınak olmasa mı daha iyi hissedecektin kendini, yoksa böylesi daha mı iyi?
anlaşılamamaktan yana bir kaygım kalmadı artık. yeterince ıslandım, daha da ıslanabilirim; korkum kalmadı. yine de bir sığınak, yağmurun yağacağını anladığında kapı dışarı ediyorsa sizi... kendisinin nasıl ıslandığını tek görecek olan sizsiniz. bir sığınak olsa ama sığındırmasa. başlatmayın öyle sığınağa.
elimde bir balta. tepemde sağanak. hata yine aynı hata, balta hem elimde hem boynumda.
14 Aralık 2012 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder