- "14 yaşımda bir uçağın düşüşüne şahit oldum. elimde bi ruffles paketiyle seyretmek zorundaydım, yapabileceğim başka bir şey yoktu. işin tuhafı daha önce oraya hiç gitmemiştim. bizim evin arkasında kalan bir tepeydi. babama kızıp dışarı çıkmıştım. bi süre arkadaşlarımı dışarı çıkmalarına ikna etmeye çalıştım. sonunda bakkaldan aldığım bi cips paketiyle kendimi tepeye tırmanırken buldum. şehrin orta yerinden geçen nehir, yolculuğunu bu tepenin ardından sürdürüyormuş meğer. tepeye oturmuş manzaraya bakarken neden buraya daha önce gelmediğimi düşünüyordum. uçaklar sık geçerdi, önemsemiyorduk. sessizlik bozuldu bir anda, gökten iki parça alev düşüşe geçti. ayağa kalktım ve bakakaldım. burnuma gelen koku dumandan ziyade toz kokusunu andırıyordu. tekrar oturdum ve bu sefer de elimdeki cips paketine bakakaldım. tepeye bir daha çıkmadım."
- "renkleri seviyorum. renkleri kendim düzenlediğimde oluşan görüntüyü sevemiyorum. hiçbir zaman önüme öylece sunulmuş bir renk paleti kadar huzurlu gelmiyor kendim düzenlediğimde. renklerden anlıyorum ama sanırım benim görevim 'bu olmuş' veya 'bu olmamış' demek. yeşil, mavi ve mor bir arada güzeldir. fakat ben bu renkleri bir araya getirme konusunda beceriksizim. zevklerimi kendim karşılayamıyorum. bu tuhaf bir şey."
- "yıllarca müstakil bir ev ve bahçesinde yapabileceklerimle hayallerimi
süsledim. bunun için çalıştım, bunun için yaşlandım ve hayallerimde
hala süslenebilecek yerler var."
- "ellerimi komik buluyorum. sadece istediğim zaman hareket edebiliyor olmalarını komik buluyorum galiba daha çok. çoğu uzvumuz böyle, biliyorum ama nedense işte, ellerimi komik buluyorum. yazmaktan nefret ederim. düşüncelerimin belgelenmeye ihtiyacı yok. yazılı her şey kanıt değerini taşır. düşündüklerimi yazsam ve bir gün bu kağıtlar bir şeye kanıt olsa, buna sadece gülebilirim. ne düşündüğüm bu kadar önemli olamaz, bana sorarsan."
- "sanki gitmesi beni iyileştirecekmiş gibi gitti. ellerimi tuttu,
sulanmış gözlerini gözlerime dikti, ardından sarıldı ve: 'kendine dikkat
et, olur mu?' onsuz daha iyi olacağımı düşünüyor olmalıydı. bakın ben
olumsuzlukları severim, olumsuzluklar olduğu zaman kendimi rahat
hissederim ama bu farklı bir şey, anlıyor musunuz? anlamamanız hoşuma
gider ama onun burdayken, burda yanımda dururken... burda olmaması tuhaf
bir şey. iyileşmedim."
- "facebook'ta 3 arkadaşım var ve üçünü de tanımıyorum. mızıka çalmak bir meslek kazandırıyor olsaydı, bugün dünyanın önemli adamlarından olurdum. erkek halimle bulaşık yıkamaktan büyük keyif alıyorum. insanların bundan neden hoşlanmadığını anlamıyorum. sürekli birbirlerine yıkmak için uğraşıyorlar. her evde benden bir tane olsa, daha güzel olabilir miydi diye düşünüyorum arada. sanırım insanlar için bulaşıktan daha çok çekişme hali önemli. bulaşık yıkamayı sevmiyorlar ama çekişmeyi, didişmeyi, birbirlerinin üzerine iş yıkmayı seviyorlar. zaten dediğim gibi, facebook'ta 3 arkadaşım var ve ben üçünü de tanımıyorum."
- "facebook hesabım yok, konu buysa. içinde ne olduğu önemli olmayan dolu bir bardak, sigara paketim ve litrelik şişe suyum masamda olduğu sürece mutluyum. bilgisayarda oyun oynarken günlerin nasıl geçtiğini anlamak zor. çoğu zaman dünde kaldığımı hissediyorum. dün ise dünde kalmış oluyor. 'dün' epey geniş bir zaman, geçmiyormuş gibi. bu güzel bir his."
- "boş bir defter, dolu bir defterden daha fazla anlam barındırır. yüzlerce kez kitap yazmayı denedim. kitap dediğiniz şey, size okumayı çağrıştırıyor olmalı. birilerinin çıkıp kitapları yazıyor olması çok garip. sanırım neden yazamadığımı artık biliyorum."
- "söyleyebileceğim pek bir şey yok. ben hep böyle bir insan oldum, söyleyebilecek bir şey pek bulamadım. köpekleri seviyorum, bunu diyebilirim sanırım."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder