22 Haziran 2012 Cuma

sen dolu gözlerinle boşluğa bakarken neler oluyor bilebiliyor musun? inandıkların gerçek olmayabilir. ama olabilir de.

annem hep sivri bir dilimin olduğunu söyler. acımasızca konuştuğumu, bir lafın insanı kırıp kırmayacağını düşünmeden o lafı ettiğimi söyler. zaman zaman da gaddar olduğumdan dem vurur.

annem hep "her şeyi sen düzeltemezsin ki kızım" der. "e be yavrum niye bu kadar duruyorsun her şeyin üzerinde" diye dert yanar. kendi yapamadıklarından akıllar da sunar, "onun umru bile olmayan şey yüzünden mi yapıyorsun böyle, yapma."

annem yaşadıklarımın seyircisiydi yanında bulunduğum sürece. susup susup bir lafla işi bitirdiğimi herkes kadar o da söyler.

"yaşının insanı değilsin" der çoğu zaman akıl vermeye, dertleşmeye kalkışırken.

yanında olmadığım zamanlarda anladığım, bende en çok aradığı şey kolay öğrenmedeki becerim. "teyzene dedim, elif olsaydı hemen anlayıp anlatıverirdi diye, çıkamadık bi türlü işin içinden."

annem hep bilir, bakışımdaki donukluklara nelerin sebep olmuş olabileceğini. kendisi de çeker çünkü aynı dertten, vicdan rahatsızlığı.

yarın kına gecesi olacakmış, öbür gün düğün olacakmış, şu an çoktan yatağa gitmiş olmalıymışım, hiçbirisi şu an vicdanımdaki rahatsızlık kadar umrumda değil. kimseyi kırmak-üzmek istememek diye bir şey olamaz. ancak öyle insanlar vardır ki yoluna inandığın, çoğu zaman sen bile gitmişsindir bir köşeye. sivri dilin hiç olmamış oluverir, o yüreğin dokunsan yırtılacak bir şeye dönüşür ve bunlar sana öyle bir güç getirir ki sadece kendine saklayamazsın bu gücü. zaten bu halde saklamak da istemezsin. ve ben asıl kimliğimi bu anlarda bulduğumu görünce bir hata yapıp yapmadığımı çok sorgularım. daha bu sorgu vicdanen rahat olamamayı beraberinde getirir.

"her şeyi sen düzeltemezsin ki"
isteklerim arasında hiç kendime çevirmek istediğim, yörüngemde dönsün istediğim bir şeyler olmadı. her şeyi ben düzeltemem. düzeltebilecek bile olsam bunu yapmayı istemem de. bazı şeyler var ki, nasıl oluyor da bir insan bunu düzeltmeden geçebiliyor dedirten cinsten, işte esas olarak düzeltmek istediğim o oluyor çoğu zaman. bir insan bunu göremiyor-düşünemiyor olamaz. bunu düşünüyorsanız her durum kasti bir amaç taşıyor demektir, böyle düşünüyorsunuz demektir. ve o insanlardan her yerde karşılaşabilinecek kadar var.

yaşının insanı olmamak.
bu kafanın içindekiler belli ki 22 yaş için biraz fazlaca. yaş 19'ken de bu böyleydi. muhtemelen 30'a gelindiğinde de bu böyle olacak. bu çok büyük bir dert. o kafanın içinde hayatını sürdüren insan artık kaç yaşındaysa, o kadar da beklenti içine sokar insanları. ama bu beden daha 22 yıllık, yaşamadığı o kadar çok şey var ki o kafanın yanında, daha ilklerini bile tatmadığı öyle fazla şey var ki, bu genelde kimsenin umrunda olmaz. bu ilklerden herhangi birinde bir hata yaptınsa, iki kat hata yapmışsındır. bilmeden konuşmak gibi bir şeydir bu. o yaşça büyük kafa bilerek konuşur ama bu yaşça küçük beden işin içine girdiğinde sudan çıkacak balıktır. bu bir yandan da şöyle bir şeydir. elinde bir telefon numarası varsa, aradığında neler olabileceğini bilirsin. kapalı olabilir, meşgul olabilir, kullanılmıyor olabilir, vs. vs. ama bu numaranın o an ne durumda olduğunu aramadan asla öğrenemezsin.

gaddar. ne kadar da sert bir kelime yumuşak ünsüzlerine rağmen. duyduğum hiçbir yerde kendime yediremediğim de bir kelime. sanıyorum bir tür elbise, sağlam kamufle edecek cinsten.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder