16 Nisan 2012 Pazartesi

korkuyor olmalısınız ama görünen o ki korkmuyorsunuz. korkusuzluğunuza şaşırıyor olmalısınız hiç değilse, ama görünen o ki şaşırmıyorsunuz da. bunca bilinmezlik içinde nasıl rahat nefes alınabilir, şaşırıyorum sıkça. ve bu kendimin bile kabullendiği bir yaşam amacı. "yarın ne olacak bilmiyorum, o yüzden yaşamak istiyorum." hepimizi ayrı bir kahraman yapıyor sanırım bu düşünce. gelen her şey geçiyor nasılsa bir şekilde. sonucu "bitirdim", "geçirdim", "atlattım" oluyor çoğu zaman. geçeceğine olan inancın zayıflığından olsa gerek. inançsızlık ise başlıca bir korku sebebi, ya geçmezse? bu yüzden sonuçlar da kişisel oluyor. kişisel sonuçlar birer kahraman yaratıyor.

olaylar odak noktası olduğunda sonuç kişisel oluyor. fakat sonuçlardaki kişisellik durumlar odak noktası olduğunda kayboluyor. kaybolmak şöyle dursun, oluşmuyor bile. işte korkunun yerleştirileceği nokta da burası olmalı esasen.

dijital olmayan saatlerden oldum olası kaçmışımdır. gözüm saniyenin ilerleyişine takıldıkça hep kendimi hayal ederim o saniyenin önünde, saniyeden kaçmaya çalışırken. ne kadar kaçabilirsin ki, yorulacaksın sonunda ve yakalanacaksın. yakalanınca ne olacak? kahraman olamayacaksın. ve kafamda bunlar canlanırken o saniye sabit hızıyla daima ilerler. bir daha asla aynı anı yakalayamayacaksın. zamanımın çoğunu bu tür şeyleri düşünerek harcıyorum. bunu özellikle bir saatin karşısında düşünmekse hayatımı tehdit eder derecede bir zaman dilimini görmemi sağlıyor. korku bu noktadan hiç ayrılmadı. geçiremedim, atlatamadım ama zaman bunlara rağmen geçti.

insan vücudu sonra. aynayla bir işim olduğunda olur da gözüm sahiden kendime takılırsa hazırda bir korku bekliyor hep. görünüşümüz bir şeylere göre korkunç olmalı. alışılagelmişlik bu korkuyu bastırıyor belli ki.

alışılmış ve bilinmezlik. bir bilinmeyenin alışılmışlardan olacağını bilmek mümkün gözükmüyor. olur da alışılmışların dışında bir şeyle karşı karşıya kalırsak -ki bu sık olan bir şey değildir-, alışmaya çalışacağız ve bu bizi yine kahraman yapacak.

ölüm sonrası için birçok tasvir mevcut. hiçbirini bir ölünün ağzından dinlemedik. bu bilinmezliklerin en kötüsü de bu olmalı ki ölüme engel olamayacağız. sanırım bu yüzden yetişiyor içimizdeki kahramanlar. korkuya yer tanımayacak kadar hızlı bir şekilde hem de, hissettirmeden. çünkü durumlar odak noktası olduğunda doğacak korkuyu kamufle edecek bir şeyler var olmalı. aksi halinin düşüncesi bile ürkütücü. kahramanlar düşünmeye engel olamıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder