9 Mart 2013 Cumartesi

gollum! (selam niyetine kullanılabilir görüyorum.)

yeterince kelimemiz hiçbir zaman olmayacak. bazen uyku sürecimde duyduğum ama bilmediğim diller arada böyle şeylere sürüklüyor beni. bu durumda hangi kelimeyi kullanabiliriz, bu kelime nasıl daha şirin olabilir, şunu nasıl daha güzel vurgularım vs. vs. gelecekte karma bir dil kullanıyor olma ihtimalimiz içimi ısıtıyor. tabii bizim türkçemiz çok değerli, biz böyle şeyler yapmayız. tüm dünya türkçe konuşur da bizim ağzımızdan bi tane yabancı kelime çıkmaz. dimi beybi? bırakın allaşkına. gollum diye selam verdiğimde normal karşılanabileceğim tek yer burasıdır. halbuki böyle artık her şey tamamlanmış, başımız göğe ermiş ama erene kadar da bizi epey bi evirip çevirdiği için fazlasıyla yormuş olmasına rağmen sonunda tamamlanmış olmanın verdiği huzurun hepsinden ağır geldiğini temsil edebilen bir kelime bana göre. selam dediğimde bunu anlamayacaksın. gollum dediğimde de anlamayacaksın gerçi, kime konuşuyorum ki.

hastayken öpüştüğümüzde hastalık yerine sağlığı bulaştırsak. evrenin bu kadar sık öpüşmememiz için kurduğu düzenek bu. buradan yola çıkarak diyebilirim ki fazla öpüşmekle bir şeyler çözülebilir. çünkü evren yanında rahat edebildiğin arkadaş gibidir. sahip olduğu tüm özellikler bizimkilerin daha'sıdır. çok mu karamsarsın, evren daha karamsardır. çok mu hinlik geçiyor aklından, evreninkilerin yanında seninkiler birer hiçtir. sen şimdi çıkıp bana virüs mirüs anlatmaya başlasan dinlemem ki seni. evren de dinlemez. evren bildiğini okuyor zaten, en az bizim kadar.

bu dönem haftalık 4 günüm okulda geçecek. tempo şimdilik yorucu. merakımı kaybettiğim gerçeğiyle yüzleşme evresindeyim şu sıra. umarım fotometri vizesine kadar bu merak yenilenecek. vize sonrası yine hayata şöyle bi küsecek olsam da... lan fotometri diye bir şey varmış ve daha önce hiç bahsetmemişsiniz. hepinizi suçlu buluyorum bunun için. şimdilik bi halt öğrenememiş olsam da konu cazip, anlıyor musun. çekiyor yani. yani çeken aslında akıl sır erdiremeyecek olmam. hayata bakış yönümü keşfettim bu sayede, bu yüzden iki kat suçluyorum sizi. ayıp. bir de mesela elektronik dersi. sıcaktan yoğurda dönüşebileceğim düşüncesi, hocanın kel kafasından adeta bir papatya filizlenebileceği gerçeği, oturduğum yerden tahtaya uçabilmek için ne kadar enerji harcamam gerektiği hesabı vs. elektronik değil imkansızlıklar dersi.

ve uyuklamak... gideceğiniz yer yataksa dünyanın güzel şeylerinden. gideceğin yatakta başını koyabileceğin bir omuz falan, girmeyeyim oralara. yok, uyuklamak o kadar da güzel değilmiş, fikrimi değiştirdim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder