sen dolu gözlerinle boşluğa bakarken neler oluyor bilebiliyor musun? inandıkların gerçek olmayabilir. ama olabilir de.
annem hep sivri bir dilimin olduğunu söyler. acımasızca konuştuğumu, bir lafın insanı kırıp kırmayacağını düşünmeden o lafı ettiğimi söyler. zaman zaman da gaddar olduğumdan dem vurur.
annem hep "her şeyi sen düzeltemezsin ki kızım" der. "e be yavrum niye bu kadar duruyorsun her şeyin üzerinde" diye dert yanar. kendi yapamadıklarından akıllar da sunar, "onun umru bile olmayan şey yüzünden mi yapıyorsun böyle, yapma."
annem yaşadıklarımın seyircisiydi yanında bulunduğum sürece. susup susup bir lafla işi bitirdiğimi herkes kadar o da söyler.
"yaşının insanı değilsin" der çoğu zaman akıl vermeye, dertleşmeye kalkışırken.
yanında olmadığım zamanlarda anladığım, bende en çok aradığı şey kolay öğrenmedeki becerim. "teyzene dedim, elif olsaydı hemen anlayıp anlatıverirdi diye, çıkamadık bi türlü işin içinden."
annem hep bilir, bakışımdaki donukluklara nelerin sebep olmuş olabileceğini. kendisi de çeker çünkü aynı dertten, vicdan rahatsızlığı.
yarın kına gecesi olacakmış, öbür gün düğün olacakmış, şu an çoktan yatağa gitmiş olmalıymışım, hiçbirisi şu an vicdanımdaki rahatsızlık kadar umrumda değil. kimseyi kırmak-üzmek istememek diye bir şey olamaz. ancak öyle insanlar vardır ki yoluna inandığın, çoğu zaman sen bile gitmişsindir bir köşeye. sivri dilin hiç olmamış oluverir, o yüreğin dokunsan yırtılacak bir şeye dönüşür ve bunlar sana öyle bir güç getirir ki sadece kendine saklayamazsın bu gücü. zaten bu halde saklamak da istemezsin. ve ben asıl kimliğimi bu anlarda bulduğumu görünce bir hata yapıp yapmadığımı çok sorgularım. daha bu sorgu vicdanen rahat olamamayı beraberinde getirir.
"her şeyi sen düzeltemezsin ki"
isteklerim arasında hiç kendime çevirmek istediğim, yörüngemde dönsün istediğim bir şeyler olmadı. her şeyi ben düzeltemem. düzeltebilecek bile olsam bunu yapmayı istemem de. bazı şeyler var ki, nasıl oluyor da bir insan bunu düzeltmeden geçebiliyor dedirten cinsten, işte esas olarak düzeltmek istediğim o oluyor çoğu zaman. bir insan bunu göremiyor-düşünemiyor olamaz. bunu düşünüyorsanız her durum kasti bir amaç taşıyor demektir, böyle düşünüyorsunuz demektir. ve o insanlardan her yerde karşılaşabilinecek kadar var.
yaşının insanı olmamak.
bu kafanın içindekiler belli ki 22 yaş için biraz fazlaca. yaş 19'ken de bu böyleydi. muhtemelen 30'a gelindiğinde de bu böyle olacak. bu çok büyük bir dert. o kafanın içinde hayatını sürdüren insan artık kaç yaşındaysa, o kadar da beklenti içine sokar insanları. ama bu beden daha 22 yıllık, yaşamadığı o kadar çok şey var ki o kafanın yanında, daha ilklerini bile tatmadığı öyle fazla şey var ki, bu genelde kimsenin umrunda olmaz. bu ilklerden herhangi birinde bir hata yaptınsa, iki kat hata yapmışsındır. bilmeden konuşmak gibi bir şeydir bu. o yaşça büyük kafa bilerek konuşur ama bu yaşça küçük beden işin içine girdiğinde sudan çıkacak balıktır. bu bir yandan da şöyle bir şeydir. elinde bir telefon numarası varsa, aradığında neler olabileceğini bilirsin. kapalı olabilir, meşgul olabilir, kullanılmıyor olabilir, vs. vs. ama bu numaranın o an ne durumda olduğunu aramadan asla öğrenemezsin.
gaddar. ne kadar da sert bir kelime yumuşak ünsüzlerine rağmen. duyduğum hiçbir yerde kendime yediremediğim de bir kelime. sanıyorum bir tür elbise, sağlam kamufle edecek cinsten.
22 Haziran 2012 Cuma
14 Haziran 2012 Perşembe
hayatında yapmayacağını düşündüğün şeyleri yaparken buluyorsan kendini, sana güzel bir yerde olduğunu söyleyebilirim. "hayatta yapmam!" bu cümleyle ünlemlediğin tüm eylemleri zaten hayat boyu kolayca yapamazsın. ya da yaptığın zamanlar bu lafı etmemiş kabul edersin. bir şeyler değişmiştir çünkü mutlaka. kendine açtığın bir savaş da olabilir ortada. sonrasında ya akıllanırsın, ya yolunu gözlemlemiş, belki bir şeyler çıkarmış olursun, aslında sonrası önemli değil. sonrasını düşünebilmek için öncesini bilmek şarttır. buradaki önemli kısım eyleme geçmek. öyle ya da böyle bir sonuç çıkacak zaten. çok da bu sonucun peşinde değiliz aslında.
yargıların olduğu yerde sonuç tarafsız değildir ve bu çıkacak sonuçlar kişiselliğiyle kalacaktır. bu kötü bir şey değildir. girmem dediğin bir yola girmeyi tercih ettiysen karşına çıkan her şey kişiliğine de dokunacaktır. belki çoğu zaman dokunan sen olacaksın ama bir temas daima söz konusu olacaktır. ve sen bu yola -ettiğin lafların üzerine- tercihen giriyorsan, bu tamamiyle senin dokunma isteğindendir. hissetmek istersin, hissedebildiğini hatırlamak istersin, hissedebilirliğini ölçmek istersin. güzel bir yerde olduğunu söyleyebilirim dedim. belki çok yanlış işler peşindesin, belki bu yolda tüm dokundukların senin canını acıtacak, bilemem. bildiğim ve güzel kabul ettiğim sürükleniyor oluşun. gerisi senin memnuniyetine kalmış.
bir de hayatında yapacağını aklından bile geçirmediğin şeyler var ki eğer kendini bunları yaparken buluyorsan, sanırım çok daha güzel bir yerdesin. çünkü hayat böyle bir şey. sürükleyecek ve eğer sürüklenmeyi kabul edersen, anca o zaman bir şeyler çıkaracak karşına. anca o zaman seçim şansı sunacak. bu seçimlerden doğacak her anı düşünemezsin. başta gelecek kavramı, zaten düşünemezsin. ve düşünmek de istemeyebilirsin. çünkü sürüklenmeyi kabul ettiysen her şeyin planlı ilerlemesine gerek duymazsın, nerede düşüncenle müdahele etmen gerektiğini bilirsin. ve bu durum caziptir insanın gözünde. düşünülmeyen şeyler her zaman için caziptir. cezbedilmişliğin heyecanı sana bu aklından bile geçirmediğin şeyleri yaptıracak. karşı koymak istemene bir hata gözüyle bakıyorum. sürüklenmeyi seçmiştin, unutmamalısın.
hayatında yapacağını düşündüğün şeyleri yaparken bulmak kendini... bundan söz etmeme gerek var mı? yolunu kaybetmeden sürüklenmek.
yargıların olduğu yerde sonuç tarafsız değildir ve bu çıkacak sonuçlar kişiselliğiyle kalacaktır. bu kötü bir şey değildir. girmem dediğin bir yola girmeyi tercih ettiysen karşına çıkan her şey kişiliğine de dokunacaktır. belki çoğu zaman dokunan sen olacaksın ama bir temas daima söz konusu olacaktır. ve sen bu yola -ettiğin lafların üzerine- tercihen giriyorsan, bu tamamiyle senin dokunma isteğindendir. hissetmek istersin, hissedebildiğini hatırlamak istersin, hissedebilirliğini ölçmek istersin. güzel bir yerde olduğunu söyleyebilirim dedim. belki çok yanlış işler peşindesin, belki bu yolda tüm dokundukların senin canını acıtacak, bilemem. bildiğim ve güzel kabul ettiğim sürükleniyor oluşun. gerisi senin memnuniyetine kalmış.
bir de hayatında yapacağını aklından bile geçirmediğin şeyler var ki eğer kendini bunları yaparken buluyorsan, sanırım çok daha güzel bir yerdesin. çünkü hayat böyle bir şey. sürükleyecek ve eğer sürüklenmeyi kabul edersen, anca o zaman bir şeyler çıkaracak karşına. anca o zaman seçim şansı sunacak. bu seçimlerden doğacak her anı düşünemezsin. başta gelecek kavramı, zaten düşünemezsin. ve düşünmek de istemeyebilirsin. çünkü sürüklenmeyi kabul ettiysen her şeyin planlı ilerlemesine gerek duymazsın, nerede düşüncenle müdahele etmen gerektiğini bilirsin. ve bu durum caziptir insanın gözünde. düşünülmeyen şeyler her zaman için caziptir. cezbedilmişliğin heyecanı sana bu aklından bile geçirmediğin şeyleri yaptıracak. karşı koymak istemene bir hata gözüyle bakıyorum. sürüklenmeyi seçmiştin, unutmamalısın.
hayatında yapacağını düşündüğün şeyleri yaparken bulmak kendini... bundan söz etmeme gerek var mı? yolunu kaybetmeden sürüklenmek.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)