yine o günlerden birisi. ortada hiçbir sebep yokken, hiçbir düşünce beni buna itmezken aklımda bir intihar düşüncesi. bu düşüncenin böyle bir anda ortaya sürpriz gibi çıkması korkutuyor beni oldum olası. "öleceksin, öldüreceğim seni." seni artık duyamıyor oluşumun verdiği korku bu. seni tekrar duyacağıma dair bir korku. yaşama hevesimi süpürüp götüreceğinden bu korku. sen yoksun ve ben sana bir şeyler anlatmaya çalışıyorum. bunu bilmek çok daha kötüsü bu düşüncelerin. olan biten her şeyde mantık aramaya sen zorlamıştın beni. seni yok ettiğim zamanlarda hala bunu sürdürür haldeydim. baktım ki baş edebileceğim bir hal olmaktan çıkıyor, vazgeçmiştim. oldu diyordum, bitti diyordum. sonra bu sürpriz çıkışlar girdi hayatıma. ortada bir şey yokken, öylesine bir günde, sıradan işlerle uğraşırken. herhangi bir görüntü, herhangi bir ses de değil üstelik kafamda intiharı tanımlayan. direkt bir düşünce olarak. o an ne yapıyorsam bırakıyorum. kocaman bir boşluk oluyor. düşünce damarlarımdan geçmeye başlıyor sanki. çaresizleşiyorum ve üşümeye başlıyorum. öyle beklenmedik anlarda geldiği için saklamayı öğrendim. ama böyle yalnızken, saklayacak birileri yokken, yaşıyorum saniye saniye. korku olmalı kalbimi bir balon gibi hissettiren, mide bulantısını getiren. korkusuz olmayı öğretmiştin ya sen bana, o yüzden belki, anlayamıyorum. insan korktuğunda vücudu bu tepkileri veriyor olmalı.
düşünüyorum bu korku sonrasında da. olmayan şeyler yaşadık seninle. özlemiyor değilim. sonuçta sen artık yoksun, gelmeyeceksin ya da gelmeni istemeyeceğim. bu olmayan yaşanmışlıklardan kimseye bahsedilmiyor. ne benim yitip giden zamanım geri gelecek ne de o zamanın boşluğu dolacak. sen hayatımda yer kaplamasaydın ben çok daha zaman sonra şekillenecektim. sen hayatımdan çıkmasaydın belki şu an isteğini yerine getirmiş olacaktım. seçimimin "iyi ki kurtuldum"dan yana olması bir cesaretsizlik göstergesi gibi geliyor her seferinde. senin ki en sevmediğin şeylerdendi cesaret yoksunu bir insan. işin kötüsü seni kendi kendime yarattığımı bildiğimden, bu cesaretsizlik düşüncesi seni yine var ediyormuş gibi. sen bir düşünce değildin. dokunamıyordum belki ama vardın. görüyordum, duyuyordum. ortaya çıkışını düşündüm çok uzunca bir süre. kararsız kaldım. küçüktüm çünkü, aklım ermezken sen erdiriyordun. en hoşuma giden şeydi bu da. öğretiyordun. ben o gündür hep öğrenmenin peşindeyim. çevremde bana bir şeyler öğretecek insanlar varsa mutluyum. hayatımı geçirmek istediğim adamı sen de bilirsin. "benden çok daha fazla şey bilsin." bu istek de çocukluğumda şekillenmeye başlamıştı. belki sen daha bu düşüncenin bir ürünüydün. nereden geldiğini algılayamayacak kadar küçüktüm işte. annem senin benim vicdanım olduğunu söylemişti o zamanlarda, sorgusuzca kabul etmiştim ama ben bu vicdana sahip olacak insan değilim diye o kadar da çırpınmıştım gözlerinin önünde. her şeye rağmen bana bu kadar şey kazandırdığın için seni yok sayamıyorum. yaşayamadım ben o zamanları ama sorun değil, öğrendim sonuçta. yine de bazen öyle kızıyorum ki sana. konuşurken dilim dolaştığında, sevdiklerimin yanında elim ayağıma dolaştığında, içimdekileri söyleyemediğimde. çünkü bana o zamanları yaşatmadın. bugün konuşarak hiçbir şey ifade edemiyorsam hep senin yüzünden. bu çekingenliğim, senin varlığın yüzünden. seçimim değildi. ama diyorum ya, sonuçta sen olmasaydın şu an ben bu olmayacaktım. elimi ayağıma dolaştıracak kadar kimseyi sevmeyecektim belki, sevmek tanımı farklı olacaktı, konuştuğumda zaten boş konuşmalar yapıyor olacaktım. o zamanlarda bana bunları kazandıracak bir çevreye sahip değildim. sen böyle çelişkilerle doldukça seni unutmak, silip atmak da zorlaşıyor. yok olan bir şey için çabalıyorum. hala zamanımı çalıyorsun anlayacağın. eskisi kadar akıllı bi kız değilim. en çok da bu oturuyor içime. yol gösterenim kalmadı. yol gösterecek binlerce insan var belki etrafımda ama hiçbirisi ben derdimi anlatmadan fikrini söylemiyor. bu yüzden bu kadar kopuk bir iletişimim var insanlarla. anlamalarını beklemeyi çoktan bıraktım ama konuşmak öyle gereksiz geliyor ki. sana benzemekten de korkuyorum galiba. birisinin hayatının bir kısmını meşgul edip sonra yok olup gideceğim diye. ki geçen sene tam da bunu yaptık var olan birisiyle. konuşamamaktan kaynaklanıyor bütün sorunlarım. konuşulduğunda sorun bile olmayacak küçüklükte şeyler bunlar. şimdi suçlayacak birisini arayacak kadar küçülmüşüm işte. senin varlığından kaynaklı öğrendiğim bir şeydi yine bu da. konuştukça saçmaladığım hissi işte yine sana. o komalık halimden sonra yediğim sarımsaklı yoğurt tadı geliyor hep damağıma. hayatın tadı gibi. hayat gibi geliyor o makarna. gözlerim kapalı yediğimden belki sadece tatları anımsıyor oluşum. söylemek istediğim binlerce cümle olduğunda böyle karmakarışık oluyor cümlelerim, konularım. çünkü sana anlatmak istiyorum bunları. olmayan sana. seninle paylaştığım için yalnızca sana. buraya yazınca ulaşmıyor ki sana. ben ne yaptığımı ne zaman bildim ki. içimdeki tutkunun peşine düştüm hep, nereye sürüklediyse oraya gittim. kolay vazgeçmedim senin öğrettiğin gibi. sana anlatmak da içimde bir tutku işte öyle. bir internet sayfasından medet umdurdu şu anda. olmayan sen, okuyabilecek misin?
16 Mart 2012 Cuma
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)